Youtube’da birisi şöyle bir yorum yapmış söylediğim ilahinin altına, ‘olmamış, bence herkes bildiği işi yapmalı.’
Dün site yönetiminden bir email gelmiş eşime ‘Çocuklarınızı paddle (bilmeyenler için tenisvari bir oyun) sahasına ebeveynsiz yolladığınız için bir şikayet aldınız. Çocuklarınız sahaya zarar verebilir. Bir daha yollamayınız’
Ben İbn Arabi’nin keşf felsefesi diye adlandırdığı oyunun aşığı olan ve kendimi bildim bileli işaretleri okuyan ve mana bulan biri olarak bunları şöyle yorumluyorum. Dışarıda olan her şey ile içeride olan her şey bağlantılı. Her şey O’ndan.
Öncelikle belirtmeliyim ki bu yorumlara, sevilmediğine dair yargısı olan ve tam da bu nedenle herkes tarafından sevilme ihtiyacındaki gölge yanım inanılmaz tetikleniyor. Diğer taraftan herkesin istediğini düşünmeye özgür olduğuna dair bir inancım var, bunu herkesten çok kendim için istiyorum.
Yine de düşünmeden edemiyorum, bir kişi bir işi nasıl bilirö hata yapmadan nasıl öğrenir?
Bir çocuk bir sahada oyun oynamazsa tek başına büyük olmayı nasıl öğrenir, bir çocuğu tek başına bırakma yaşımız kaçtır, buna dair apartmanda bir anlaşma var ise neden o paylaşılmaz.
Bu hafta zor başladı benim için. Korkularıma alan tuttuğum bir hafta oldu. Kahrı da hoş, lütfu da hoş. Hoş gele. Geldi de zaten, içerisi yangın yeri.
Yakın bir dostumdan beni can kulağıyla dinlemesini istedim, sağ olsun dinledi de. Cemal ve celal’e dair konuşurken, ben buyum napalım değil dedi, hep gidebileceğimiz yolumuz var, hep daha iyisi olabiliriz.
Niye buradayız sahi? Özümüzü keşfedip özgünleşmek ve özgürleşmek ve böylelikle aldığımız emaneti teslim etmek için değil mi? Ve bunu yaparken farkında olmak ve kendi sıfatlarımızı hep insan-ı kamilin rehberliğinde parlatmak için değil mi?
Peki insan nasıl özgün ve özgür olur? Hepimiz insanız ve hepimiz şeytan ve meleğin daimi savaşındayız. Eeeee bir de dışarıda birbirimizin açığını kollar isek sürekli ben nasıl özgünlüğüme ve özgürlüğüme kavuşacağım ey dost.
Aslında her zamanki gibi bu sözleri sana değil kendime söylüyorum. Kendimle olan ilişkimde, çocuklarımla olan ilişkimde, eşimle olan ilişkimde, annemle, abimle, akrabalarımla, iş yaptığım insanlarla, arkadaşlarımla olan ilişkimde nasıl daha anlayışlı, ve şefkatli olabilirim? Nasıl etrafımdakilerin kendi yolculuklarında özgün ve özgür hallerini bulmalarında hata yaparken onlara alan tutabilirim?
Hayatlarında şefkat ve anlayış farkındalığını önceliklendirmemiş olanların yorumlarına nasıl enerjimi daha az verebilir ve herkes tarafından sevilmek isteyen yanımın nasıl farkına varabilirim?
İşte tüm bunları düşündürttü bana üst üste gelen mesajlar. Ben de hata yapmayı göze alarak özgünlük ve özgürlük yolumda yürümeye devam etmeyi seçtim.
An’dan İçeri grubunun Aşk İçin şarkısını ud’um ile çalıp söyleyerek. Bu ud’da notasız kendi kendime çıkardığım ilk şarkı. Sürçi lisan ettiysem affola! Bir an da notaları bulduğumda çok heyecanlandım.
Güvenmeyi seçiyorum, çünkü biliyorum ayrı gayrı görülenlerin ardından hepimiz O, ya Hu.
Aşk için ölmeye var mısın?
Ah canı canana bırakmaz mısın?
Dünya ile doymaz mısın?
Ah gözlerini an’a açmaz mısın?
Aşk için ölmeye var mısın?