Bilmem Nideyim Aşkın Elinden

Sharing is caring!

Sessizce dinle

Hayat seninle konuşuyor her daim

Güven kalbinin pusulasına

Bu ne bir masal ne de bir romantizm

Geç şüphe tarlalarını bacım

Şüphe şeytanın ta kendisi

Şüphe edersen duyduğun sesten

Şüphe ettiğin aslında ta kendin

Bu sözleri kime yazıyorum acaba, sana mı kendime mi? Kaç kez şüphe ettim ve etmeye devam edeceğim kendimden. Kaç kez girecek şüphe karanlık dehlizlerimden içeri.

O zaman haydi başlayalım, hikayeyi anlatmaya.

Yıllar önce özellikle inzivalar sırasında tekrar ve tekrar bir soru buluyordu beni, ‘Anadolu’daki kadın erenler kimler’. Önce sahiplenmedim, ‘aaaaa kendimi ne sanıyorum ben de bu sorunun bana geldiğini sanıyorum’ dedim. Sonra şaşırdım, sonra sorunun büyüklüğü karşısında afalladım Sonra bir gün, zihnimin içinden çok fazla düşüncenin tekrar ve tekrar geçer olduğu zamanların birinde, ‘bu fikirler geldiği an bir yere yazayım, belki o zaman zihnim biraz sakinler’ diye düşündüm. Duvara astığım bir kağıda ‘eren kimdir?’ sorusunu yazmamla başladı belki şüphe tarlalarından farkındalıkla ilk geçişim.

Sahi eren kimdir? Anadolu’nun kadın erenleri kimlerdir? Bana bu soruların geliyor olması cevabından öte beni bir yolculuğa davet ediyordu.

Duvardaki kağıda bu soruyu yazdığım dönem, içimdeki çocukla buluşuyordum sık sık. İçimdeki çocuk bir gün bana eğer şan dersi için ulaştığım telefonu aramaz isem benimle konuşmayacağını söyledi. Tamam dedim, bitirelim muhabbetimizi, ben arayacağım sonrasında. Baktım, ciddi, benimle konuşmuyor, ben de el mahkum şan dersi için elimde olan numarayı aradım. Şan dersine başladım (ki meditasyon halinde bir şan dersi olduğunu belirtmeliyim), babamın görmediğim dedeleri ile ve daha nice köklerim ile buluştum, aşıkların sözlerine ve ezgilerine çekildim, ses’in şifasının gücü karşısında ağzımı açamayacak kadar afalladım. Kendi içimde yaşadığım yolculukların renkliliği karşısında hem ağladım hem kahkahalarla güldüm, benden yüzyıllarca önce yaşamış aşıklarla meşklere oturdum, erenlerden yardım istedim, rüyalarımda çiçekli hırkamı giydim ve Aşk’ın yoluna düştüm.

Camille Adams Helminski’nin Sufi Kadınlar adlı kitabını okuduğumda Hz. Rabia’dan çok etkilendim. Rabia’yı bilir misiniz bilmem, kendisi benim içimde sevgi duygularını yaratıyor. Cesareti, cüretkarlığı, her zaman ne olursa olsun sevgi’yi seçişi ve sevgiye adanmışlığı yoluma ışık tutuyor. Rabia’nın hikayeleri ile hem hal olduğum böyle bir günde gittiğim nefas terapisinde, terapist terapinin orta yerinde, sessizce bana şöyle dedi: ‘Ben kendisinin kim olduğunu bilmiyorum ancak sana şu ismi söylemem isteniyor ‘Hz. Rabia’. O terapidir benim bu dünyayı evim bilmeye başladığım, ‘burası benim evim ve ben buna değerim’i hıçkıra hıçkıra söylediğim.

Yine Rabia’dır, çok zor anlarımda cesaretinden bir parça ile beni ödüllendiren, kendisine sevgi ile bağlandığım ve bu dünyada göremesem de varlığını çok yakından hissettiğim. Rabia ki, Allah’a duyulan hissi ilk kez Aşk olarak tanımlayan.

Tüm bunlara rağmen yukarıdaki sözleri aslında sana değil kendime yazarım bacım. Çünkü içimde yaşadığım, tüm masallardan daha özel bir çok An’ın kanıt’ı yetmez bana bazen kendimden ve An’dan şüpheye düşmeme. O şüphe ki acıtır canımı. Kendime bu kadar yaklaşmışken, bu kadar sevmişken kendimi, şüphenin kollarına bu kadar kolay düşmek kavlatır kabuk tutmuş yarayı.

Sonra yine kendime gelirim, silkelenirim, gelen şüpheye hoş geldin derim, kendi hayatımın müzisyeni olmaya devam ederim. Şüphenin işaret ettiği korkuyu değil sevgiyi seçerim, sonra sessizce dinlerim hayatın dediklerini. Bir bakarım hayat kulağıma şunları fısıldamakta:

Kalbini titreten şeyin peşinden git. Plan yapmadan sadece git peşinden. Kalbin göstersin sana yolu. Unutma, gönül çalabın tahtı, çalab gönüle baktı. Bırak her şeyi, titreyen kalbin ile kal.

Ayakların semaya durduğunda, bırak, takip et ayaklarını. Onlar kalbinin kılavuzluğunda. Sema dönerken, dönerken, dönerken. İçe ve dışa. Zaman ve mekan kaybettiğinde ayrılığı ve birlendiğinde, göreceksin BİR olduğumuzu.

Başkalarının acıları için ağlıyor olduğunu fark ettiğinde. Bileceksin BİR olduğumuzu.

‘Anadolu’nun kadın erenleri kimdir?’ sorusu ile gelen davete icabet ettim, bir Aşk Yolculuğu yürüdüğüm. Yolumuz ışık, sevgi kılavuzumuz olsun inşallah, her daim.

Bilmem Nideyim Aşkın Elinden Sözleri

Bilmem nideyim
Aşkın elinden
Kande gideyim
Aşkın elinden

Meskenim dağlar
Gözyaşım çağlar
Durmaz kan ağlar
Aşkın elinden

Varım vereyim
Kadre ereyim
Üryan olayım
Aşkın elinden

Yunus’un sözü
Kül olmuş özü
Kan ağlar gözü
Aşkın elinden

Yunus Emre

Leave a comment