Mevlam Gül Diyerek

Sharing is caring!

Contents

Tevhid İçinde Hayırlısı Temennisi

Her şey Bir ise, bunun dışında düşünmek şirk koşmak ise ve huzur tevhid de ise, Hayırlısı temennisi bile boşuna değil mi? Zaten her şey hayırlısı veyahut, hayır veya şer kavramları bile ikilikten değil mi?

Karanlık labirentlerin ortasında, sonsuz güven denizinde yüzerken, birbir işaretler görünür oluyordu. İşaretler aynı şeyi söylüyordu, gözünle görüp, bu alemde yaşamakta olduğun her ne ise, aslında görüdüğün gibi değil. Sen Bana güven, kendini Bana bırak, sadece ol.

Belki korku dehlizlerinden geçersem bu labirentte yaşadıklarımı bir gün anlatabilirim. Çünkü o yaşadıklarım hayatımı tamamiyle değiştirdi. Gözümle gördüğüm gerçekliğin dışında bir gerçeklik olduğunu, hayır ve şer kavramlarının çok ikilikli olduğunu, insan aklımın limitli olduğunu ve hayatın işaretlerle dolu olduğunu iliklerime kadar yaşattı bana. Öyle ki bildim, öğrenmeden hatırladım. Hatırladığım şeyin peşine düşüyordum şimdilerde de.

Kesrette Vahidiyetin Devamlılığı

Şu sözleri okuyorum bugün Lütfi Filiz’den: 

‘Şahadet alemindeki her zerre Vahid, yani birdir ve bu nedenle her zerre ‘Enel Hakk’ demektedir. Çükü aynada görülen asıldan, Hakk’dan başkası değildir. Bizim O’nu beşer olarak görüşümüzün nedeni, surette kalmamız ve daima surete bakıyor olmamızdır. Hakk’dan başka bir şey olmadığını ve O’nun zuhur alemindeki görüntüsüne ‘beşer’ veya ‘kul’ dendiğini bilenler, o kulun içinde Hakk olduğunu idrak etmişlerdir. Zaten bunu Allah da Kur’an’da ‘O’na kendi ruhundan üfledi.’ (32-9) diyerek bildirmektedir. Her fertte bulunan bu ruh, hayatın mayası olduğu halde, görünmediği için yine sırdır. Beşerin bu sır hakkındaki bilgisiyse, Allah kendisine ne kadar nasip ettiyse o kadardır. Kulun nasibinden fazlasını bilip anlaması mümkün değildir. 

Şahadet aleminde her şeyin tek, yahut bir olmasının nedeni, gerçek olan tek varlığın kainat aynasında bir görünüp bir kaybolmasıdır. Biz kısıtlı kapasitemiz dolayısıyla bu görünüp kaybolmanın devamlılığını idrak edemediğimiz için, gözle gördüğümüz zaman var, göremediğimiz zaman yok diyoruz. Halbuki gerçek varlık için yok olma diye bir şey yok, sadece bir gizlenip bir meydana çıkma olayı vardır. O’nun her görünüşünde, bir öncekinden farklı bir görüntüyle meydana çıkıyor olması, kesretteki vahidiyeti yani ferdiyeti oluşturmaktadır. 

…Her insan farklı bir esmanın değişik şiddette etkisi altındadır ve bu nedenle bir diğer insandan farklıdır. Ancak işin özüne inildiğinde, tüm insanların öz itibariyle aynı ve çok güzel oldukları ortaya çıkar. Çünkü zat lezzattır. Farklılıklar, farklı görüntü ve farklı doğru kavramları, Allah’ın cilvesinden başka bir şey değildir. Kainatta görünen, bir süre için yaşadığını gösterip, gözden kaybolur. O’nun bu gözden kaybolması yok olması değil, başka bir alemde hayatiyetini devam ettirmesi demektir ki, Tuba ağacı denen de bu, yani görünmeyen yaşam ağacıdır. Bu ağaç ezelden ebede kadar devam edecek olan Hayy esmasının temsilcisi olduğundan hiçbir zaman tamamen kurumaz, mahvolmaz. Kuruma ancak bunun yapraklarında, yahut çiçeklerinde olur. İşte zaman zaman alevlendirilen reenkarnasyon düşüncesi de buradan doğmaktadır…’ 

Lütfi Filiz, Noktanın Sonsuzluğu, Birinci Kitap, Sayfa 80-81

Zalimlik Bir Esma mıdır, Değil midir?

8 haftalık katıldığım Ali Naki’nin Kadim Bilgeliklerde İlim ve İrfan sohbetlerinde konuşulan bir cümle yankılanıyor içimde, soru olarak evrene bırakıyorum, cevabının gelmesinin nasip kısmet işi olduğunu bilerek. O sohbetler sırasında dendi ki zalimlik Allah’ın esması değildir, ya da ben böyle anladım. O zaman zalim olununca Tevhid olunmuyor mu? O’ndan gelmeyen bir şey var mı şu alemde? Neşet Ertaş’ın isyanı kime? Ya da hatta bir isyan mı ki, ya da bir işaret sadece?

Bu türkü çocukluğumdan beri dilime dolananlardan, bazen öylece fişek gibi çıkar içimden. Bu türkü sadece dille söylenmez benim ibadethanemde. Bütün vücut eşlik eder. Dura dura bir sel oldum erenler derken, bütün kafa karışıklıkları, insan olma maceraları, utanç, yas, teslimiyet, ilim, halife, şeytan, nur, tevhid, hayır, şer…hepsi birbirine karışır. Ve o karışıklığın ortasında duygu olup çıkar ağızdan. Bilirim ki duygular da bu hayal aleminin bir işaretidir, hey dur ve kendine gel diyen. Kendine gel. Kendine gel…

https://youtu.be/ClmmtvAzrxo
 

Mevlam Gül Diyerek Sözleri

Mevlam gül diyerek iki göz vermiş, iki göz vermiş
Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı, ağlamasam mı
Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı

Dura dura bir sel oldum erenler
Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı, çağlamasam mı

Yoksulun sırtından doyan doyana, doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana, nasıl dayana?
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi

Mahsuni Şerif’im dindir acını, dindir acını
Bazı acılardan al ilacını, al ilacını
Pir Sultanlar gibi dar ağacını
Bilmem boylasam mı, boylamasam mı
Bilmem boylasam mı, boylamasam mı

Pir Sultanlar gibi dar ağacını
Bilmem boylasam mı, boylamasam mı, boylamasam mı

Neşet Ertaş

Leave a comment