Hayat ne garip oyunlar hazırlıyor bize. Bu ilahi babamın söylemeyi en sevdiği şarkıydı. O ilahi kafası ile mi söylüyordu emin değilim. İlahi kafası da ne oluyorsa.
Belki de bizim toprakların en güzel yanı budur. O kadar karışmışız ki, bir kaba koysan olmuyor hiç bir kaba.
Kimileri buna kimlik sorunu dese de belki bu kimlik sorunu değildir, bu kendimizi bulma yolculuğu için en güzel fırsattır belki de kim bilir.
Babam hakimdi. O nedenle Anadolu’nun dört bir yanını dolaştık. Anadolu’nun dört bir yanından gelen diğer memurlar ile kurulan dostlukların çemberinde geçti çocukluğum.
Cuma günleri gidilen eğlencelerde, Anadolu’nun dört bir yanının müzikleri ile dans etmek çocukluğumun sıradan eğlencesiydi ne mutlu.
Güversin uçuverdi, kanadın açıverdide Ankara’lılar şaha kalkardı koltuklarını kabartırken, çökertmeden çıktım da halilim çalar İzmir’liler topraklarını yad ederlerdi, Aman Adana’lım çalardı sonra ve ardından Malatya Malatya.
Anadolu’nun neresinde olursak olalım, mikrofon gelir babamı bulur, babam Nesimi’den Haydar Haydar’ı söylerdi ortalık sessizleşirken. Taci Baba derlerdi babama Anadolu’nun yaşadığımız farklı şehirlerinde bu lakap o türkü gibi babamı bulurdu.
Bu türküyü sevgili Angel Halim ile kaydederken, TÜMATA geleneğinin devamı ve sufi müziği şifasının bir parçası olan bir zikir ile başladık ve bitirdik. Canım babam yaşasaydı, türkü/ilahiye eklediğimiz zikire ne derdi diye düşünmedim değil 🙂
Babacım bu dünyadan göçeli ses yolculuğu beni çok farklı diyarlara götürdü. Soyismimiz mesela Güzel. Sebebi Hafız olan Nur yüzlü babamın dedesinin çok güzel Kuran okumasındanmış. Bu bağlantıları babamdan sonra kurdum ve çoğu zaman kurduğum babamın köklerine dair nice bağlantıyı babacağızım ile konuşabilmek istedim.
Bu sohbetleri ‘Haydi Abbas vakit tamam, akşam diyordun işte oldu akşam, kur çilingir soframızı’ modunda yapmak nasip olmadı ama olsun.
Onlar bu diyardan göçsede ve belki konuşmalar bildiğimiz ağızdan çıkan ve kulağa giren söz şeklinde olmasa da bilirim babam bir çok an yanımda. Olot’da gerçekleşen sema’da bu ilahiyi söylediğimizde de babamın yanımda olduğunu bildiren işaretlerim vardı. Daha bir çok anda aldığım işaretler gibi.
Ses yolculuğu yar ve yardımcım oldu, babama kalpten hakkımı helal etmeme ve babamı özgür bırakmama.
Canım babam, seni çok seviyorum ve har daim seveceğim. Yerin gönlümde çok ayrı. Yolun ışıklı, ruhun şad olsun.
Contents
Ben melamet hırkasını kimin?
Bu ilahiye dair zihnimde dönen bir soru bu. Ben melamet hırkasını söyleyen Nesimi kim. Doğuş, deyiş, ilahi ve nefesler hayatıma gireli beri, bu sözleri söyleyen özellikle bazı Aşıklar benim hayatımda canlı birer karakter. Onları çok yakınımda hissediyorum.
Mesela Seyid Nesimi. Enerjisini o kadar çok seviyorum ki. Bu ilahi Seyit Nesimi’nin algıladığım enerjisine çok uyuyor. TÜMATA’nın repertuarında ilahinin Seyid Nesimi’den olduğu yazılı.
İnternette okuduğum bazı kaynaklarda ilahinin Kul Nesimi’ye ait olduğu söyleniyor. Soyadı benzerliğinin bu karışıklığa sebep olduğu ifade ediliyor.
Hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum.
Ben melamet hırkasını sözleri ve anlamı
Ben melamet hırkasını şarkı sözleri
Ben melamet hırkasını, Kendim giydim eynime
Ar u namus şişesini, Taşa çaldım kime ne
Ah Haydar Haydar, Taşa çaldım kime ne
Gah çıkarım gökyüzüne, Seyrederim alemi
Gah inerim yeryüzüne, Müjdelerim Ademi
Ah Haydar Haydar, Müjdelerim Ademi
Gah inerim medreseye, Ders okurum hak için
Gah giderim meyhaneye, Dem çekerim kime ne
Ah Haydar Haydar, Dem çekerim kime ne
Sofular haram demişler, Bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim, Günah benim kime ne
Ah Haydar Haydar, Günah benim kime ne
Nesimi’ye sorsalar kim, Yarin ilen hoş musun
Hoş olayım olmayayım, O yar benim kime ne
Ah Haydar Haydar, O yar benim kime ne
Ben melamet hırkasını sözleri anlamı
Melametlik anladığım kadarı ile bir sufi topluluk. Kökleri 8. yy.’a Horosan’a dayanıyor. Kendilerini bir tarikat olarak tanımlamıyorlar ve bunun esas sebebi de tarikata bağlılıktan doğabilecek kişinin kendine değer biçmesinden uzaklaşabilmek.
Her şeyin tek kaynağı ve varılacak tek nokta olarak Allah’ı biliyorlar. Bu bana biraz Rabi’a nın hikayesini hatırlatıyor. Rabi’a ya soruyorlar, Hz. Muhammed’i seviyor musun diye o da diyor ki kalbim o kadar Allah sevgisi ile dolu ki, kalbimde O’ndan başka yer bulamıyorum.
Diğer bir merak noktam olan Ahilik’e dair okuduğum kitaplarda Ahi Evren’in de melami olduğunu ve kitaplarında kendisine pay biçmemek için isim kullanmadığı ve bu nedenle de kitaplarının kendisine ait olduğunun anlaşılmasında çok zorlanıldığını okumuştum.
Tüm bunların ışığında ilahinin başında Nesimi bir dervişlik sembolü olan melamet hırkasını hiç bir aracı olmadan kendisinin giydiğini söylüyor.
Bu yine bana Rabi’a yı hatırlatıyor. Al-Munawi, iki grup olduğunu söylüyor. Bir grup bir lider aracılığıyla, özellikle de Hz. Muhammed aracılığı ile Allah’a ulaşma niyetini koyuyor, bir grup ise Allah’a ulaşmak için hiç kimseye ihtiyaç duymuyor. Rabi’a ve Geylani bu ikinci gruptadır diyor.
Aru namuz şişesini taşa çalmak, kendi merkezinde olmak, yolunda kendi iç sesine göre devam etmek ve istikametini insanların dediklerine göre değil, kendi iç sesine göre çizmekten bahsediyor bence.
Bir çok ilahi de geçen Haydar’ın kim olabileceğine dair internette araştırdığımda Hz. Ali’ye işaret edildiğini okudum.
Dem çekmek deyiminin anlamı ise aşkın şarabından içmek. Bir çokları burada bahsedilen aşkın şarabının bir benzetme olduğunu esas bahsedilenin Allah’a duyulan aşk ile hissedilen sarhoşluk durumunu anlattığını söylemekte.
Ben melamet hırkasını dinle
Buraya iki büyük ustanın da yorumlarını eklemek istedim. Gönüle şifa niyetine.