Hüseyni Makamı Ezan ve Sela

Sharing is caring!

Bir süredir Kur’an surelerini müzik ile icra etmek doğuyor içime, yanlış bir şeyler yapma korkusundan uzak duruyorum. Malum makamları öğreniyorken, o halde belki ezanları makamlarla söylemeyi öğrenerek başlayabilirim yola dedim ve Hüseyni makamı ezan yazısı çıktı ortaya. 

Benim için din musikisinin her türlü formundaki yolculuğum içime yaptığım bir yolculuk. Ol deniyor oluyorum. Öğren deniliyor öğreniyorum. 

Hiç alakam olmadığını düşünürken, içimden Kur’anı müzik ile okumak geliyor. Sonra hiç görmediğim dedemin babası Hafız dede ile bağımı hatırlıyorum. 

Atalar biz onları görmesek de fısıldıyorlar bize. 

Yıllar önce Endonezya’ya yolculuğumda müslüman bir köyde kalmıştım. Gecenin bir yarısı korkarak uyanmıştım. Aman Allah’ım o da neydi öyle, kulağa zulm gelecek şekilde ezan okunuyordu. 

O zaman anlamıştım, ezan okumanın güzelliğinin önemini. 

Hz. Muhammed zamanında da güzel sesli olan Hz. Bilal okurmuş ezanı. O sebepledir ki, ezan okumak bir sanat bizim topraklarda. 

Ezan hafızların, AN’da Ol’manın ehemmiyetini anlayıp Yol’da olanların, ruhlarından ruhumuzu okunan şarkılardır, hatırlamamız için tekrar ve tekrar. 

O nedenledir, Anadolu’da ezan okunduğunda ne yaparsa yapsın bırakır insanlar, iki dakika dururlar kendilerine geri gelmek ve hatırlamak için. 

O zaman hüseyni makamında ezanın keşif yolculuğuna çıkmaya var mısın?

Contents

Hüseyni Makamı Ezan

Türk Din Musikisi El Kitabı’nın, Cami Musikisi bölümünde, Fatih Koca ve Ahmet Hakkı Turabi şöyle demekte:

‘Türk musikisinde dini musikinin cami musikisinin en önemli formu olan ezan, müezzin tarafından imkan dahilinde sade, geçkisiz, zahidane bir üslup içerisinde ve usulsüz (ritimsiz) okunur.

Genellikle sabah ezanları saba, öğle ezanları uşşak, ikindi ezanları rast, akşam ezanları segah, yatsı ezanları da hicaz makamlarında okunmuştur. 

Bununla birlikte eviç, ırak, bayati, neva, dilkeşhaveran, hüzzam, isfahan ve hüseyni makamlarında da okunabilir. 

Vakitlere göre makamların tercih edilmesinin en büyük nedeni, makamların insan ruhu ve bedeni üzerinde bıraktığı anlamlı tesirlerdir. ‘

Hüseyni makamı ezan notaları

Hüseyni makamı ezanına dair nota araştırırken, ne yazık ki internette hüseyni makamına dair herhangi bir nota kaynağına ulaşamadım.

Ancak Fatih Koca’nın ‘Ezanı Güzel Okumayı Öğrenme Hususunda Bir Çalışma (Kalıp Ezan Çalışması)’ adlı bir akademik çalışması ile karşılaştım.

Fatih Koca Türkiye’nin değişik yerlerinde, müezzinlere kalıp ezan çalışması adını verdikleri basit bir yöntem ile 5 günde ezanı, makam dizisinden çıkmadan 5 makamda söyleyebilmelerini mümkün kılan bir çalışma yapmış.

Makale de bu çalışma ile ilgili.

Bu makalede altını çizdiğim yerleri alıntılamak isterim.

Fatih Koca’nın ‘Ezanı güzel okumayı öğrenme hususunda bir çalışma’ makalesinden alıntılar

‘Ezan, Allah’ın birliğini ve Hz. Peygamber’in hak bir elçi olduğunu
bildiren, mü’mini ibadete ve bunun neticesinde kurtuluşa davet eden, sadece ve sadece insan sesiyle icra edilen, İslam’ın sembollerinden biridir.

İnsan sesiyle olması, ezanı Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi diğer dinlerin ibadet çağrılarından farklı kılmaktadır.’

‘Ezanı güzel seslilerin okuması gerektiği hususu üzerinde durmak
gerekmektedir.

Ezan, insanları beş vakit Allah’a ibadete çağırması bakımından önem taşımaktadır.

Kur’an’ın ve ezanın güzel ve gür sesli kişiler tarafından okunması yönünde Hz. Peygamber’in tavsiyeleri göz önünde bulundurulmalıdır.

İslam’ın estetiğe, güzele verdiği bu değerin, başlangıçta Kur’an okuma, daha sonra ise ezan ile birlikte kendini gösterdiği söylenebilir.

İnsan sesi ile başlayan bu estetik ve güzellik anlayışı, fetihlerle beraber gelen şehir planlamaları ile mimarî yönden farklı bir boyut kazanarak gelişmeye devam etmiş, edebiyat, şiir ve diğer sanat dallarındaki çok yönlü çalışmalarla günümüze gelmiştir.

Ezan, bir yerin Müslümanlara ait olduğunu gösteren önemli bir semboldür.

Müslümanların fethettikleri yerlerde ilk yaptıkları şeylerden biri, orada “fetih ezanı” okutmaları olmuştur.

Bu uygulamanın yüzyıllar boyunca çeşitli İslam devletleri tarafından devam ettirildiği görülmektedir.

Öte yandan, Selçuklular döneminde başladığı anlaşılan mûsikî ile ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların giderilmesi yönündeki çalışmalar, şifâhanelerin kurulmasıyla kurumsallaşmıştır.

Bu dönemlerde günün vakitlerinin ve mûsikî makamlarının insan ruhu ve bedeni üzerindeki etkileri üzerine eserler yazılmıştır.

Bu çalışmaların tesiriyle, günün beş vaktinde Müslümanları ibadete çağıran müezzinler, günün o vakitlerinde insan bedenine ve ruhuna hangi makam daha iyi gelecekse o makamda vakit ezanlarını okumaya ihtimam göstermişlerdir.

Ancak hangi makamın hangi vakitte kullanılması gerektiği konusunda ise kaynaklarda bir görüş birliği olmadığı anlaşılmaktadır.’

‘Türkiye’de ezanlar geleneksel olarak Türk mûsikîsi makamları ile
okunmaktadır.

Genellikle sabah ezanı sabâ; öğle uşşâk, ikindi rast; akşam segâh; yatsı ise hicâz makamında okunmaktadır.

Bu konuda yazılmış eserlerde, okunan ezanın makamları vakitlere göre farklılık arz etmektedir.


Ancak ezanı her okuyanın yukarda belirtilen makamlara tâbi olup bunu tam manasıyla uyguladığı da söylenemez.

Ezanın farklı makamlarda okunmasının nedeni ise mûsikînin insan ruhu üzerindeki tesirleri olduğu ve makamların günün belirli vakitlerinde insan ruhuna daha etkili olduğu tezidir.

Neticede bugün ülkemizde ezanların yukarıda sıraladığımız makam
tertibi ile okunmasının nedeni, okunan ezanın makamının insan ruhuna pozitif etki yaptığı düşüncesidir.

Ancak ezan okuyanın ezanı okurken bu makamlara uyma endişesiyle, yapamadığı nağmelerle kötü bir okuyuş sergilememesi gerekmektedir.

Olması gereken, müezzinin o anki halet-i ruhiyesinden geçen bir okuyuş sergilemesidir.

Ezanı Basit Bir Şekilde Güzel Okuma


‘Genel olarak ezan okurken makamın tam seyri gösterilmemekle beraber
makamın en azından ilk dörtlü veya beşlileri kullanılmaktadır.

Bazı istisna sesler (dörtlü ve beşli seslerin dışına çıkılabilir) bunun dışındadır.

Ancak ezanı en güzel şekilde okuyan müezzinler bile makamın ana/basit dörtlü ya da beşlisinin dışına fazla çıkmadan sadece bu aralıklar içerisinde ezanı güzel okumaktadırlar.

Bugün okunan ezanlar, makamın karar ve güçlü sesleri ve bu sesler arasında kalan sesler ile karara götüren ses dediğimiz “yeden”in de
kullanılmasıyla icra edilmektedir.

Bu da ezan okurken fazla teferruat kullanılmaksızın makamın karar ve güçlüsünü bilen herkesin bu ezanları okuyabileceğini göstermektedir.

Ancak bu okumalar, okuyanın normal sesinin üzerinde değil, bir tiz oktavından okunmaktadır.

Tiz oktavından okunan ezanların daha etkili olduğu da söylenebilir.

Fakat bu durum, okuma şeklinin daima böyle olması gerektiği kanaatini uyandırmamalıdır.

Tiz oktavdan değil, makamın seyrinin tam olarak okunduğu normal bir sesle okunan ezanın da sesin rengi ve şiddetine göre etkileyici yanlarının
bulunduğu göz ardı edilmemelidir.

Genelde yanlış anlaşılan bir konu, ezanların daima yüksek perde dediğimiz tiz oktav ile okunması hususudur.

Ancak bu doğru bir yaklaşım değildir.

Bilakis her gün aynı tiz oktavlardan ve aynı kişiden dinlenilen ezanların tekerrürden dolayı belli bir müddet geçtikten sonra dinleyiciler üzerinde negatif yönde etki bıraktığı ve bıkkınlık verdiği de vâkidir.

Bundan dolayı müezzinlerin ezanları belirli günlerden sonra farklı oktavlardan okumasının dinleyiciler açısından faydalı olacağı
kanaatindeyim.’

‘Kalıp ezan uygulaması , ezana uygulanacak makamın ilk dörtlü ve beşlisi
ile ezan lafızlarının basitçe icra edilmesidir.

Uygulamada istenilen, öğrenilecek ezanın aynen bir ilahiyi öğreniyormuş gibi öğrenilmesi ve bir daha unutulmamak üzere hâfızaya alınmasıdır.’

Hüseyni makamı ezan dinle

Hüseyni makamında söylenmiş iki ezan paylaşıyorum. Biri Dursun Şahin tarafından okunmuş;

https://www.youtube.com/watch?v=1A3wJPmzDMo

Yine Hüseyni makamında okunan ezan, bu sefer de Galip Keleş tarafından okunmuş;

Hüseyni makamı sela

Türk Din Musikisi El Kitabı, Cami Musikisi, Fatih Koca ve Ahmet Hakkı Turabi

Arapça’da dua manasına gelen sala (salat), dini musikide Hz. Muhammed’e Allah’tan selam ve rahmet temenni eden, belli bestesiyle okunan, çeşitli güftelere verilen genel isimdir. 

Salalar Hz. peygamber döneminden günümüze hemen bütün İslam toplumlarında farklı şekillerde olmakla birlikte okunmuştur. 

Sözleri Arapça olan salalar okundukları yer ve zamana göre sabah salası, cenaze salası, cuma-bayram salası gibi adlarla anılırlar. 

Hüseyni Cenaze salası

Yine aynı kitapta Hüseyni makamında, Hatip Zakiri Hasan Efendi’nin bestesi olan bir Hüseyni cenaze salası mevcut. 

Bu salaya dair açıklamaları Musiki Dergisinde yer alan Ahmet Hakkı Turabi’ye ait bir yazıdan alıntılıyorum:

Cenaze salası, ölüm haberinin duyurulması maksadıyla minarelerden okunan salat u selam ile cenazenin kabre götürülüşü sırasında tertip edilen cenaze alayı ve definden sonra okunan sala olmak üzere iki çeşittir. 

Cenâze olduğunu bildirmek için minârelerden okunan salâ Cuma salâsı ile aynı metne dayanır. 

Cenâze salâsının sonuna ölüm hakkındaki bazı âyetlerin eklendiği ve Cuma salâsından bu şekilde ayırt edildiği de bilinmektedir. 

Bazı kayıtlar, minârelerde salâ vermenin, belli bir vakti olmayan cenâze namazının kılınacağı zamanı haber vermek için okunduğunu, bu âdetin ilk olarak Mısır’da Fâtımîler zamanında başladığını göstermektedir. 

Hüseynî makamındaki bu eserin Mızıkalı Hâfız Yaşar (Okur) ve Eyyûbî Hâfız Ali Rıza’dan (Şengel) derlediği notasını Nazarî ve Amelî Türk Mûsikîsi adlı eserinde Dr. Suphi Ezgi neşretmiş ve kaynak göstermeden bestekârının Hatip Zâkirî Hasan Efendi olduğunu kaydetmiştir. 

Halil Can ise bu eserin Itrî’ye ait olduğunu belirtmektedir. 

Cenâze namazından sonra teşkîl edilen cenâze alayı sırasında okunan salâ ise bir nevi zikir şeklinde ve cemâatin de katılımıyla icra edilir. 

Altı bölümden oluşur: 

1- Lâ ilâhe illallah 

2- Vahdehü lâ şerîke lehü velâ nazîra leh 

3- Muhammedün eminüllahi hakkan ve sıdkan 

4- Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve ‘alâ âli Muhammed 

5- Ve salli ve sellim alâ es’adi ve eşrafi nûri cemi’il enbiyâi ve’l-mürselîn 

6- Ve’l-hamdü lillâhi rabbi’l-‘alemîn 

Bu salâ mevtâ musallâdan alındıktan sonra kabre götürülene kadar yolda cemaatin önünde yürüyen güzel sesli bir okuyucu tarafından yüksek sesle okunur. 

Kabristanda mevtâ kabre defnedilinceye kadar, yine okuyucu tarafından önderlik edilmek sûretiyle cemaatin de iştirâkiyle okunmaya devam eder. 

Mevtâ kabre konduktan sonra artık kapatma ve üstü örtülme işlemi başladığında salât kesilir ve Kur’ân-ı Kerîm okunmaya başlar. 

Hüseyni cenaze salası dinle

Bahsettiğim salayı bu videodan dinleyebilirsiniz.

Sonlandırırken

Türkiye’de yaşıyorsanız her gün duyduğumuz ezanların içinde müzik ilminin sırları saklı.

Bakalım bu yolculuk beni nereye götürecek. Ezanı makamların seyrinde, öte alemlere seyir ederken söyleyebilecek miyim?

Hep birlikte göreceğiz.

Hüseyni makamına ait diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz:

Aynı zamanda Pinterest paylaşımlarınıza uygun bir fotoğraf paylaşıyorum … Sesin şifası panonuzda paylaşabilirsiniz.

Leave a comment