2. Hafta: Bir Of Çeksem Karşı ki Dağlar Yıkılır

Sharing is caring!

Contents

Annanem için cebimde hep dertli türküler saklarım ben

Annanem arar bazen beni, haydi der şöyle dertlisinden bir türkü söyle, ama pek bir dertli olsun.

Bazen dertli olduğumda, annanem için cebimde sakladığım türkülerden birini çıkarırım, kendime de söylerim.

Bizim topraklar bu konuda çok bereketli, yaşanmışlıklar ve çoğu zaman tutulamayan yaslar, dilden dile ve gönülden gönüle demlenmiş adeta, ilk sözünden itibaren göz yaşını akıtır.

Yas geldimi miş gibi yapmak olmuyor

Babam vefat ettiğinde, cenazesinde bazı kimseler aman ağlamayın diyorlardı. Annem gece yanına çekti bizi, ‘sakın ağıdınızı içinizde tutmayın, babanız için hele, o arkasından ağlanmayı hak eden bir babaydı, yani demem o ki, tutun yasınızı’ dedi abime ve bana. Hiç unutmam.

Yas bu, oturdu mu kalbinizin tam üstünde, o bıyıklı bir yere gitmek istemeyen amca, tutacaksın yasını, mış yapmakla olmuyor ki, gitmiyor ki bir yere. Bir bakmışsın tutulmayan yaslar, hayatın tüm cilvesini almış götürmüş.

Yaslarımızda alan tutmak birbirimize ve kendimize

Bazen karşımızdakinin yasta olması kötü hissettirir bizi, elimizi yüreğine sokup, yasını kopartıp almak isteriz. Fix etmek isteriz sevdiğimiz kişiyi. Üzülmesin, kalbi ağrımasın isteriz. Kafasını dağıtmak, aklını başka yere çevirmek, oyalamak, neşelendirmek isteriz iyi niyetli.

Naparsın işte yas bu, geldi mi ziyarete, elden gelmez bir şey, alan tutacak kişi kendine, sabırla. Belki de böyle anlarda sevdiklerimiz için yapabileceğimiz en güzel şey, alanı tutmalarına yardımcı olabilmektir. Ağıtlarını dinlemek, birlikte ağıt yakmak, şöyle dertlisinden bir türkü söylemek.

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyordum, valla çok şükür derdim yok ama doğduğumuz ve büyüdüğümüz topraklardan mıdır, yoksa insan olma halimidir bilmem ama ayda bir koyup türkülerimi, hazırlayıp mezelerimi, alıp rakımı demlenmezsem, hayatı aynı yoğunlukta, aynı parkalıkta yaşayamıyorum dedi. Alan tutmak kendimize işte böyle bir şey, her birimiz kendimize iyi gelen yöntemi kendimiz bulabiliriz tabii, tejk bir yöntemi yok.

Benim bir derdim olduğunda ihtiyacım olan, görülmek ve duyulmak oluyor, onarılmak değil. Miş gibi yapılmadan, sakince

Çocuk sahibi olduktan sonra, üzüntüye, kızgınlığa, yasa, ağıda, toplumda yer olmadığını daha da net gördüm. Şimdi 5 yaşında olan oğlumun, oldu bitti ağrı eşiği çok yüksek olmuştur. Ağladı mı bilirdim bir derdi olduğunu, yanına gider derdini dinlemek için otururdum. Ne zaman başkalarının yanında ağlasa, sanki insanlık dil birliği yapmış, yok yok bir şey, geçti geçti diyince kalbim acırdı, çünkü bilirdim Ender bir şeye ağlıyorsa, gerçekten bir derdi vardır.

Ben ne kadar kendi yasım için alan tutabilirsem, Ender’in yası için de alan tutacak yerim oluyor. Kendi yaslarıma mış gibi yaptığımda, kendi yas’ımı tutmayıp, yok bir şey yok, haydi geçti canım, dediğimde, ne Ender’in, ne de başkasının yasını dinleyecek yer olmuyor yüreğimde.

Bu türkü, annanem için okundu

Eee haydi o zaman, yasımızı tutmaya. En dertlisinden bir türküyle. BİR OF ÇEKSEM KARŞI Kİ DAĞLAR YIKILIR. Of ki ne of. Bir bak bakalım sakince, sessizce, içinde tutulmak isteyen bir yas var ise, bu türkü aynı zamanda senin de için. Her zamanki gibi şifa ve şefkat niyetiyle.

Bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur
Benim yüreğime hançer sokulur

Şu karşı ki dağda bir top kar idim
Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim
Evvel yarin sevdiceği ben idim
Şimdi uzaklardan bakan el oldum

Ses kaydını buradan dinleyebilirsiniz.

Kayseri-Ahmet Gazi Ayhan-Ahmet Sezgin

Leave a comment