3. Hafta: Tefvizname – Hak Şerleri Hayr Eyler (1. Aşkın Yolculuğu)

Sharing is caring!

İçimden bir şifa sesi

Durmaz akar

Çağlar ah çağlar yine

Onun ismini söyler

Durmaz döner mevlam diye İçimden bir şifa sesi Durmaz akar

Döner durur sevda diye Aşktır adı

En küçük zerreye

Ey gönüllerin sultanı Görürüm seni

Perdelerin ardında Görürüm cemalini

Bilirim beni gayr eylemediğini

Bilirim beni benden çok sevdiğini

Tekrar unutur tekrar bilirim Tekrar bilirim tekrar unuturum

İçimden bir şifa sesi

Durmaz akar mevlam diye Allah der durur

Döner durur aşk diye

 

Contents

Allah ile olan ilişkim anne olduktan sonra değişti

Nasıl söyleyim, anne olup çocuklarıma duyduğum yeni bir aşk hali ile karşılaşınca, Allah’ın da benim ve tüm alemlerin anne ve babası olabileceği imgesi aklıma gelince, içimde betimlediğim yaradana dair bütün dengeler değişti.
 

 
Tetris oyunu gibi, bir şeyler oynadı içeride. Yani şimdi açık konuşayım, ben çocuklarımı çektiğim kadar hayatta kimseyi çekmedim. Annem için de büyük ihtimalle aynı şey söz konusudur. Yani insanın çocuğuna duyduğu sevgi, ona bakma güdüsü, ilk yıllarında onun ihtiyaçlarını karşılama gerçekliği, ardından yavaş yavaş bağı koparmaya başlamak. Hayatta kendi seçimlerini yapmaları için kendi hayatlarını yaşamaları için yavaş yavaş yollarından çekilmeye başlamak. Bazen onların kalpleri acıdığında, onların canı yandığından onlardan daha çok üzülmek. Ve sonra yaradanın benimle kurduğu ilişkinin bunun milyonlarca katının olduğunu düşünmek. Yani bilmiyorum anlatabiliyor muyum ama bu manyak bir şey. Ben yaradanın yarattığı isem, yani kızı isem onun, yaradanın bana olan sevgisi benim idrak edemeyeceğim bir düzlemde olmalı.
 

Bir lütuf olarak teslimiyet

Tüm bu düşünceler içimde bir yerlerde yeşerirken, ben bu düşünceleri evirip çevirirken, garip başka bir düşünce geldi bir gün beni ziyarete. Teslimiyetin aydınlanma yolunda yapılması gereken bir şey olduğu değil bir lütuf olduğu fikri. Yani mesela ben hiç bir yerde annemin evindeki kadar rahat etmedim galiba. Annemin evine gidip, yemekten sonra yan gelip yatabiliyorum. Hiç bir arkadaşımın evinde bu kadar rahat bir şekilde böyle bir duruma girmedim. Yani yemekten sonra istemesem de en azından bir tabağı kaldırmam gerektiğini hissederim. Annemin evinde ise eğer çok yorgunsam anneme gönül rahatlığıyla anne ya çok yorgunum deyip koltuğa uzanıp anın tadını çıkarabilirim. Eğer yaradan da benim annem ve babamdan daha da derin bağlarla bağlandığım ise o halde bu dünyada teslimiyet benim için yapılması gereken bir şey, ulaşılması gereken bir nokta değil, bir lütuf. Dünya da bir nevi annemin evi. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum. Umarım bir anlam ifade ediyordur. Okuyanlar gözünüzü seveyim yorumlarda bir ses edin baştaki kısmı anladık, ya da valla hiç bir şey anlamadım bu bağlantıdan, ya da her neyse 🤭

Peki tevekkül ve tefviz?

Bu haftaki ilahinin ismi tefvizname. İnternette bakıldığında tevekkül, teslimiyet ve tefviz diye giden bir yoldan bahsediliyor. Elinden geleni yaptıktan sonra kadere razı olmak, teslim olmak, Allah’a güvenmek gibi sözlük anlamları var. Peki tamam da gerçekten ne demek? Nasıl oluyor? İnsan nasıl hissediyor? Ne kadar yapmalı? Elinden geleni yapmak ne demek? Ne zaman durmalı? Ne zaman devam etmeli? Benim içten yanmalı bir moturum var. Yani bir şeyi kafama koydum mu, yorulmak nedir çok bilmem. Yapma aktivitesi yüksek olan biriyim ki bunun da yararlarını çok gördüm. Diğer taraftan güvenmek noktasında da bir çok durumda bırakabilirim kendimi, koşulsuz güvenebilirim. Yine de yukarıdaki sorulara dair bakış açıları, farklı pencereler, zihnimin boyutlarını genişletecek idraklar peşindeyim.
 

 

Güvenerek

Yıllar önce 5 seanslık bir kariyer koçu ile görüşme armağanı almıştım. Son görüşmemizde kariyer koçu beni gelecekteki halimle buluşturmuştu. Her şeyi çok net hatırlıyorum, hiç unutmadım. Bembeyaz kocaman avlulu bir evimiz varmış. Avluda bir süs havuzu. Evde bir dolu kadın var. Bir şeyler üretiyoruz. Üretim hali yok ama biliyorum. Aynı zamanda eşim de evde ve 2 erkek çocuğum varmış. 12-10 yaşlarında (o zaman daha çocuğum yoktu). Huzur var evde. An’da olma hali hakim. Herkes kendi. Herkes An’da. Her yer beyaz. Üst kata çıkıyorum. Kapıyı çalıyorum. Kapıyı ileriki yıllardaki halim açıyor. Nasıl başardın diyorum ve yüzünde inanılmaz şirin bir gülümsemeyle ‘güvenerek’ diyor. Tek cevap güvenerek.
 
Bugün bu imgelemeyi hatırladım. Ardından yıllar içerisindeki değişen halimi düşündüm. 2008 senesinden 2015 senesine kadar benim için çok değerli olan bir oluşumun tohumlarını atıp, o tohumun ağaç olmasına da alan tutmuştum. O zaman da çok düşünürdüm bu konu üzerine. Tevekkül. Sınırı ne? 
 

Nasıl bilicem nerede durmam gerektiğini?

Şimdi yine gönlüme düşen birkaç ateş var. Tüccar olma yolculuğu ve ses yolculuğu. Mesela gecenin bir yarısı, evde herkes uyurken, neden bu satırları yazıyor ellerim. Neden geçen haftasonu tek başıma kalma lüksüne eriştiğimde bir gün boyunca evden çıkmadan üretmek istedi canım. Allah’a bırakma nerede başlar? Hareket nerede başlar? Nerede biter?
2008-2015 senesi ile şu sıralar içinde bulunduğum üretim dönemleri bazı açılardan benzer. Gözlerimi parlatıyor, beni saatlerce uykusuz bırakabiliyor. Diğer yandan galiba şu an daha çok An’a gelip olduğum halime bakabiliyorum. İlham gelen şeyleri sahiplenip, elimden gelenin en iyisini yapmaya dair bir niyet var içimde. Bu niyet ile çok hızlandığımda An’a dönüyorum. An’da içime bakıyorum. Sonra içim ne diyorsa onu yapıyorum. Zihnimi devreye sokmadan. Ne ol derse o ol’uyor. Bazen daha da hızlanıyorum, bazen alıp bilgisayarı dışarı çıkıyorum, bazen çocukları okuldan alıp onlarla akıp her şeyi unutuyorum. Bazen çocukları alıp eve gelip çalışmaya devam ediyorum. Zihnime bir endişe düştüğünde içim endişelenme boş ver diyor, boş veriyorum. Sanki hayat daha basitleşti gibi. Ol deniyor ve ol’uyorum gibi. Anlatmakta güçlük çekiyorum. Kelimeleri ararken ne anlatacağımı unutuyorum. İlginç bir hal bu hal.
 

Yolculukta ise hayret ve hayranlıkla izliyorum gelen mesajları, işaretleri, müjdeleri

Ol söyleteni dinle dediği gibi Erzurumlu İbrahim Hakkı, sanki yaradanla, evrenle iletişimimin sıklığı artmış gibi hissediyorum. Ki bu bir yol. An itibari ile bulunduğum noktanın daha önce bulunmuş olduğum noktaya kıyaslaması bu. Yol da kim bilir daha ne idraklar, ne ileri-geriler var. Zor kavramlar benim için. Meraklardayım deneyimlerinizi, fark edişlerinizi, bilişlerinizi. Yorumlara yazmak isteyen olursa pek bir güzel olur.
 
Yine yazının sonunda Tefvizname’nin 31 kıtasını da ekledim. İnanılmaz basit ve hakikat dolu. Hayrete düşmenize birazcıkta olsun hizmet edebilmek adına Osmanlıca kavramların hemen yanına parantez içinde Türkçe anlamlarını ekledim. Ben ise sadece 5 kıtayı seslendirdim.

İlk stüdyo kaydım

Bu kayıt 24 Haziran tarihli bir stüdyo kaydı. İnanılmaz keyifli bir şeymiş stüdyoya girmek. Daha niceleri nasip olur inşallah hayırlısıyla. 5 kıtayı neye göre seçtim derseniz, içinde Osmanlıca kavram olmayıp direk anlaşılması benim için önemliydi. Çünkü ilk okuduğumda 31 kıtayı her bir kıtadan ayrı etkilendim. O nedenle dinleyen kişinin kelimenin sözcüklerini anlayıp bir bağlantı kurması benim için önemliydi. Onun dışında tabii benim yolculuğumda beni çekiyor olması da.
 

İlahinin sözlerinin benim için anlamları

‘Zannetme ki gayr eyler’ cümlesi beni benden alıyor

Allah’ın beni gözetmesi, olduğum halimle sevmesi, sayması. Beni arkada bırakmaması. Ayna oluyor bu cümle bana. Belki de kendi kendimi gayr eylemememi hatırlatıyor.
 

‘Arif anı seyreyler’

An vurgusu benim için her daim çok kutsal.’ An’dan gayrı yok çünkü. Yunus’un dediği gibi hakikat, marifet andan içeri. Bu hafta dinlediğim Rahmi Oruç Güvenç’in sohbet kayıtlarında çok güzel bir cümleye rastladım. ‘Sufi dervişlere, An’ın çocuğu’ derlermiş. Ne güzel söz. İlahide de An’ın geçtiği yerler bolca var:
Arif ânı seyr eyler
Kalbin ana berk eyle (sağlamlaştırmak)
Kıl ana münâcâtı (yakarış)
Her dilde (gönülde) anın adı
Her canda anın yâdı (anış)
 
Bazı tercümelerde An’ı Allah olarak çevirmişler. Sonra An; Allah’ın ismi diye arattığımda bir şey bulamadım. An’ın Allah ve An ile ilişkisi hakkında var mı bir fikri olan?

Gönül kırmamak

Hiç kimseyi hor görmemek. Nefsine yan çıkmamak. Yine Yunus’un dediği gibi gönül çalabın(Allah’ın) tahtı, çalab gönüle baktı. Bu dünyada hiç göremediğim Hafız dedemin şamanik yolculuklarımda öğüdüydü bana. Gönül kırma dedi. Bence o kutsal alana girmenin baş koşulu birbirimizin gönlünü kırmamak. Bir’iz. Ötesi yok. Başkalarının gönlünü kırmamak değil sadece kendi gönlümüzü de kırmamak. Kendimizi de gayr eylememek.

İşaretlere, simgelere, sembollere dikkat çekiliyor

En sevdiğim alan. Hayat oyununun en mucizevi kısmı benim için. Perdeler ve perdelerin ardındakiler. Görünenler ve görünmeyenler ve sadece inanarak görülebilenler. ‘Ol söyleteni dinle. Hoş eyle kabul canla.’ Her an, her an işaretlerle dolu bu evren. Gören göz, gören gönül nasip eylesin Yaradan.
 

Vallahi billahi tallahi üçlüsü

Karşıdakine dünyanın güzelliğini anlatmak için kalbi korkunç çarpan Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı o kadar çok hissediyorum ki bu dizeleri okurken. Vallahi, billahi, tallahi acayip güzel bu yaşam, bu evren, bu alem ve bu alemler 🙂

Sözün orucu olmazsa olmuyor

İlahide söylediklerimiz ve düşündüklerimize dikkat etmemize dair vurgu var bir kaç yerde

Dilden gamı dûr (uzak) eyle
Akıl huyu ceng (savaş) olmaz
Arif dili teng (sıkıntı) olmaz
 
Sözden kaderimize uzanan bir çember bu Gandhi’nin yine ustaca bir basitlikle söylediği gibi:
 
Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…
Duygularınıza dikkat edin;davranışlarınıza dönüşür…
Davranışlarınıza dikkat edin;alışkanlıklarınıza dönüşür…
Alışkanlıklarınıza dikkat edin;değerlerinize dönüşür…
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…
 
Ve son olarak sorum. Terk eyle muradatı? Bir işi murâd etme? Nedir bu murad etmenin/ etmemenin sırrı, dengesi, sınırı? İdrak etmiş birileri var mıdır oralarda bir yerde paylaşmak isteyen şu fakir ile?
 
Bu blog yazısını yazarken çok net bir şekilde tekrar hatırladım ki, sır kapılarını açtıran da o, kapalı bırakan da. Zamanı geldiğinde idrak seviyem genişlediğinde bazı şeylerin anlamını anlayabiliyorum. Zamanı gelmeden olmuyor. Zihin için ne kadar karışık olabilecek kavramları, ne kadar ustalık dolu bir basitlikle anlatmış Erzurumlu İbrahim Hakkı. Daha ne ilhamlar barındırıyor içinde kim bilir. Ruhu şad olsun, nur içinde yatsın.
https://www.youtube.com/watch?v=4sCxBAvswCcBu haftaki ses kaydımı bu bağlantıdan dinleyebilirsiniz.

Tefvizname, Erzurumlu İbrahim Hakkı

Hak şerleri hayr eylerZannetme ki gayr eylerArif ânı seyr eylerMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Sen Hakka tevekkül kıl( Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah’dan istemek. Hakka güvenmek.)Tefvîz it (İşini Allah’a havâle etme) ve râhat bulSabreyle ve râzı olMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Kalbin ana berk eyle (sağlamlaştırmak)Tedbîrini terk eyleTakdîrini derk eyle (anlamak, kavramak)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Hallâk-ı Rahîm (acıyan, yaratıcı) Oldur Rezzâk-ı Kerîm (cömert, rızıklandırıcı) OldurFa’âl-i Hakîm (hikmetler işleyen) OldurMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Bil kâdî-i hâcâtı (herkesin hacetlerini, ihtiyaçlarını yerine getiren. Allah)Kıl Ana münâcâtı (yakarış)Terk eyle murâdâtı (muradlar, istekler)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Bir işi murâd etmeOlduysa inâd etmeHaktandır o reddetmeMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Hakkîn olıcak (olunca) işlerBoşdur gam u teşvişler (kargaşa)Ol hikmetini (irfan, bilgelik, derin anlamlı) işlerMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Hep işleri fâikdır (üstün)Birbirine lâyıkdırNeylerse muvâfıkdırMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Dilden gamı dûr (uzak) eyleRabbinle huzûr eyleTefvîz-i ümûr (her şeyi Allah’a havale etmek) eyleMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Sen adli (adalet) zulüm sanmaTeslim ol oda (ateş) yanmaSabr et sakın usanmaMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Deme şu niçin şöyleYerincedir ol öyleBak sonuna sabr eyleMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Hiç kimseye hor bakmaİncitme gönül yıkmaSen nefsine yan çıkmaMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Mü’min işi reng (hileli) olmazAkıl huyu ceng (savaş) olmazArif dili teng (sıkıntı) olmazMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Hoş sabr-ı cemîlimdir (güzel)Takdîr-i kefîlimdirAllah kim vekîlimdirMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Her dilde (gönülde) Anın adıHer canda Anın yâdı (anış)Her kuladır imdâdıMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Nâçâr (çaresiz) kalıcak yerdeNâgâh (ansızın, birden) açar ol perdeDermân eder ol derdeMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Her kuluna her ândaGeh kahr (zorluk) u geh ihsânda (lütuf)Her ânda O bir şânda (iş)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Geh mu’tî (veren, uyan) u geh mânî’ (engelleyen)Geh dârr (zarar veren) u gehî nâfî’ (yarar veren)Geh hâfid (alçaltan) u geh râfî’ (yükselten)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Geh bay (zengin) ider geh miskin (yoksul)Geh hurrem (sevinç) ü geh ğamgîn (kaygılı)Geh şûh (hareketli) u gehî sengîn (taştan)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Geh ‘abdin (kul) ider ârif (Hakk’ı ve hakîkati bilen)Geh eymen (hayırlı) u geh hâif (zalim)Her kalbi odır sârif (arıtan)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Geh kalbini boş eylerGeh hulkını (yaradılışını) hoş eylerGeh ‘ışkına (aşkına) dûş eyler (uğratmak, müptela etmek)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Az ye az uyu az içTen mezbelesinden (çöplük) geçDil gülşenine (gönlün gül bahçesine) gel göçMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Bu nâs (insan) ile yorulmaNefsinle dahî kalmaKalbinden ırağ olmaMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Geçmişle geri kalmaMüstakbele (gelecek) hem dalmaHâl (şimdiki zaman) ile dahî olmaMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Her dem nı zikr eyleZeyrekliği (kurnazlığı) koy şöyleHayrân-ı Hak ol söyleMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Gel hayrete (şaşkınlık) dal bir yolKendin unut nı bulKoy gafleti hâzır olMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Her sözde nasîhat varHer nesnede zînet (süs) varHer işte ganîmet (bolluk, yarar, kazanç) varMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Hep remz (sembol, simge) ü işârettirHep ğamz (işaret, ima) ü beşâretdir (müjdedir)Hep ayn-ı inâyetdir (iyilik pınarı. lütuf ve ihsanın ta kendisi)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Her söyleyeni dinleOl söyleteni anlaHoş eyle kabul canlaMevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Bil elsine-i halkı (yaratıkların dilleri)Aklâm-ı Hak (Allah’ın kalemi ve takdiri) eyHakkî Öğren edeb ü hulkı (edep ve ahlak ve güzel huylar)Mevlâ görelim neylerNeylerse güzel eyler… Vallâhi güzel etmiş,Billâhi güzel etmiş,Tallâhi (vallahi ve billahi gibi yemin bildiren bir söz) güzel etmiş,Allah görelim netmiş,Netmişse güzel etmiş… Yazının orjinali 1 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Leave a comment