Contents
Bir doğuş’a tanıklık ve eşlik ettim
Karantina günlerinden birinde yazıldı bu sözler. Doğdu resmen. Karanlık bir gün olarak başlamıştı. Her şeyden sıkıldığım, en çok da kendimden…Hani bazen öyle acayip sıkılınır ya, işte öyle bir gün.
7 hafta boyunca hep evdeydik, 4 kişi sürekli. Sonra dışarı çıkma izni başladı belli saatlerde. O gün içimdeki sıkkınlık içimdeki duvardan Fernando’ya da sekti, sonra Fernando ve çocuklar dışarıya çıktı ve ben aylar sonra tek başıma kaldım. Oh.
Ben tek başına Ol’mayı seven biriyim. Gün içinde bir yarım saat de olsa tek başıma kalamıyorsam geliyorlar bana. Fiziksel tek başınalıktan bahsediyorum. Buna ihtiyaç duyanlar neyden bahsettiğimi anlayacaktır.
Neyse konumuza dönelim.
Evde tek başıma kaldık iç sıkıntım ve ben
Jung’un ‘active imagination’ ismini verdiği, içindeki binbir sesle konuşma ve gölgelerle tanışma yolu olan metodu uygulamak için bilgisayarımı açar açmaz. Elime yetişmem zor oldu. Ardından kusma hissi ve terleme.
Bendirimi alıp çaldım, şarkı söyledim bol bol. Dans ettim. Sema döndüm. 2 saat sonra Fernando ve çocuklar döndüğünde sırılsıklamdım terden. Hala terleme ve kusma hissi vardı. İçimde büyük bir hayranlık duygusu ve Aşk hali.
Elimden akan bu sözler (yazının en sonuna ekledim) bana ilaç oluyor. İkilikten ayrılığa davet ediyor beni. İbn Arabi’yi hatırlatıyor. Tevhidin sırlarını fısıldıyor kulağıma. Yuvaya özlem duyan Adem’den gelen içimdeki yaraya usulca merhem oluyor ‘yuva her daim’ diyerek.
Uzun zaman melodisini aradım. Geçen haftanın ilahisini söyledikten sonra, ben seçmeden kendisi kondu baş köşeme ve döküldü dilimden. Bütün hafta kendisi ile meşk ettik. Melodiler yankılandı, denendi. Hatta hissim odur ki Luna şarkıyı biraz kıskandı, Ender şarkıdan biraz sıkıldı.
Oldu olacak madem ilk uzun sözler ve sözlere eşlik eden melodiler haftası bu hafta, uzun zamandır kameranın karşısına geçmek isteyen kendime bir süpriz yaptım ben de. Çok iyi bir kamera var bende, çok kullanmadığım, onu çıkardım, çok iyi bir tutorial buldum You Tube’dan ve onu izledim. Sonra bugün geçtim kameranın karşısına ve pek çok şey öğrendim. Mesela lens’e bakmanın önemini 🙂 Sonra ışık, ses, düzen…
Oynadım bugün kameramla, çocuklar gibi şen olarak. Kameramla oynamaya, yaratmaya ve üretmeye devam etmek niyetim.
Ev halkı uyurken, bu kadar ‘yapılması gerekenler’ arasında, yapmak istediklerimi dinlediğim için, sadece dinlemekle kalmayıp üşenmeden harekete geçtiğim için ve kendim için alan tutmaya devam ettiğim için kendime kocaman sarılıyorum bu sözleri yazarken.
Kendimi dinliyorum ve kendi yolculuğumun sorumluluğunu alıyorum. Şükürler olsun
Haydi bakalım o zaman, bu bir öğrenme yolculuğu ne de olsa, hatasıyla, eğrisiyle doğrusuyla, her nasılsa öyle olsun.
Şifa olsun,
Ses kaydını bağlantıdan dinleyebilirsiniz.
Yuvaya Özlem
Ben benim
Başkası olmayı
Arama gönlüm
Yarende gülüm
Dikenime bakıp
Olmadım deme gönlüm
Ben benim
Başkası olmayı
Arayan benim
Hiç olan benim
Olduran benim
Olan benim
Ben benim
Sana senden yakın olan
Fersah fersah uzak olan
Sınırsız ve sonsuz olan
Benim
Ben benim
Kokladığın çiçekteyim
Gülümseten kelebekte
Görsen de görmesen de
Hepsi benim
Ben senim, ben oyum, ben her şeyim
Benden gayrı yok ise eğer
Yuva benim
Ben sendeyim, ben ondayım, ben her şeydeyim
Benden gayrı yoksa eğer
Yuva her daim
Göreyim deme gör
Koklayım deme kokla
İşiteyim deme işit
Dokunayım deme dokun
Ben an dayım
Görünmezim,
Ben her şeyim
Koklanmazım
Tüm kokular benim
Dokunulmaz
Dokunduğun her şeydeyim
Muamma benim
Göz yaşın benim
Hüznün benim
Ağlatan benim
Ağlayan benim
Kalp acısıyım
Kalp sızısıyım
Kalbin kendisi
Evimdir benim
Yuvaya gelsen
Beni bir görsen
Beni koklasan
Beni hissetsen
Yuvadayım ben
Yuva benim
Ben benim
Ben benim
Ben benim
Benden gayrı yoksa eğer
Yuva her daim
Söz ve Müzik: Aşık Gül Ayşe